Cep telefonu masum mu?
Çağın en büyük kâbuslarından biri kanser hastalığı. Öyle çok yaygınlaştı ki, çevremizdeki her şeyi kanser yapıyor diye suçlar olduk. Peki, nedir bu işin gerçeği? Şeker, un, makyaj malzemeleri, saç boyaları, cep telefonu kanser yapar mı? İşte merak edilen tüm bu soruların yanıtını Bahçeşehir Üniversite Hastanesi Medical Park Göztepe Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven verdi.
Kanser vücudun herhangi bir yerinde başlayan, kontrolsüz hücre çoğalmasıdır. Yaşın ilerlemesiyle beraber kansere yakalanma riski artar. Kanserin asıl sebebi bilinmiyor, bildiğimiz hücrelerimizdeki bazı değişikliklerin kanser yaptığıdır. Her kanser türünün gelişmesi farklı hızda olur, bu sebeple tedaviye verdiği yanıtlar da değişiktir. Bazı kanserler cerrahi ile tedavi edilirken bazı tipleri kemoterapi ilaç tedavisine daha iyi yanıt verir. Bir diğer tedavi seçeneği ise radyoterapidir (ışın tedavisi). Bazı kanser türlerine ise son dönemde kanserle savaşta yeni umut olarak öne çıkan ve tümörü değil, bağışıklık sistemini hedef alan immünoterapi tedavisi uygulanabilir.
Kanser tedavisi verilirken öncelikle hastalığın kişideki yaygınlığını bilmek gerekir. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven, kanserin asıl nedeninin kesin olarak bilinmediğinin altını çizdi. Peki, her gün ortaya atılan iddialar… Prof. Dr. Öven, beslenme, teknoloji, kozmetik ile kanser ilişkisine detaylı bir açıklama getirdi.
KESİN NEDENİ BİLİNMİYOR
Yediğimiz bazı besinlerin kanser tipleriyle ilişkili olduğunu biliyoruz, ancak kansere neden olan kesin sebepleri belli değildir. Şeker tüketimi direk kanser oluşumunu, yayılımını veya kanserin ilerlemesini arttırmaz. Ancak şeker ve şekerli içecekler diyetteki kalori miktarını artırarak kilo artışına sebep olabilir. Kilo artışı meme kanseri, bağırsak kanseri gibi bazı kanser türleriyle ilişkilidir.
Kanser riskini azaltmak için beslenme önerileri:
• Bol bol taze meyve ve sebze tüketilmesi (günde 2-3 porsiyon),
• Rafine şeker yerine tahıl tüketimi artırılmalı,
• Kırmızı et tüketimi sınırlandırılmalı,
• İşlenmiş et tüketimi kısıtlanmalı (salam, sucuk, sosis),
• Sağlıklı kiloda kalmak için gayret edilmeli.
‘YAPAR’ DEMEK İÇİN YÜZYILLAR GEÇMESİ LAZIM!
Cep telefonlarının yaygın olarak kullanılmasıyla, cep telefonlarının güvenliği ile ilgili tartışmalar da arttı. Cep telefonları radyofrekans dalgaları yayar. Özellikle beyin tümörleri ve baş-boyun tümörlerine neden olup olmadığı tartışmalıdır. Cep telefonları, yakındaki baz istasyonlarına radyofrekans dalgaları göndererek çalışırlar. Bu bir çeşit elektromanyetik alan oluşturur. Radyodalgaları, mikrodalga gibi radyofrekans dalgaları da non-iyonize radyasyon formudur. Bu direk DNA hasarı yapacak güçte enerjiye sahip değildir. Radyofrekans dalgalarının, X ışınları gibi güçlü radyasyon etkisi yoktur. Cep telefonu kullanan ve kullanmayan beyin tümörlü hastalar karşılaştırıldığında cep telefonu kullananlarda beyin tümörünün daha fazla olduğu gösterilememiştir. Ayrıca daha yoğun telefon kullanıcılarında da risk artmamıştır. Bununla ilgili beyin tümörü saptanan 5 bin kişiyi değerlendiren büyük bir çalışmada, beyin tümörü riski ile telefon kullanım sıklığı veya süresi arasında ilişki gösterilememiştir. Fakat bilinen sebebin kansere yol açtığını söyleyebilmek için yüzyıllar boyunca maruziyet olmalıdır, cep telefonları daha 20 yıldır kullanıldığı için ileride nasıl bir sağlığa olumsuz etkisi olacağını söylemek güçtür.
KORKMAYIN, KONTROLÜNÜZÜ YAPTIRIN
Kanser günümüzde artık önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Pek çok kanser türünün oluşumu yaşam koşullarının iyileştirilmesi, sigarayı bırakma, alkol tüketiminin azaltılması, fiziksel aktivitenin azaltılması ve sağlıklı beslenme ile azaltılabilir. Kanseri erken evrede yakalayabilmek için sağlıklı bireylerde belli aralıklarla tarama testleri yapılması önerilir. Tarama testleri, kanser bulguya sebep olmadan saptamaya yardımcı olur. Meme, bağırsak, rahim ağzı ve akciğer kanseri gibi hastalıklarda tarama testleri ile kanser yayılımı olmadan erken saptanıp tamamen tedavi edilebilmek mümkündür.
Kanser sadece vücudu etkilemekle kalmaz, duygu ve düşünceleri de etkileyip kişide endişeye sebep olabilir. Kanser tanısıyla baş etmenin önemli bir bölümü duygu ve kaygıları tanımaktır. Endişe ve duygularla baş etmek, insanları daha mutlu kılar ve hayat kalitesini artırır. Kanser hastaları ve yakınları sürekli iyi gözükmek zorunda hissederler. Bu kişilerde baskı yaratır, üzüntü, depresyon korku ve endişe normal tepkilerdir. Kişinin stresinin azaltılmasının, kanserli hastanın yaşam süresinde değişiklik yaptığı konusunda net veriler bulunmamaktadır. Hastalara hastalıkları ile ilgili yeterli bilginin verilmesi, endişe, stresi azaltarak yaşam kalitesini artırabilir. Ruh sağlığı ve duygusal destek hasta ve yakınlarının kanserleri ve tedavileriyle daha kolay başa çıkmasını sağlar.