Ege Üniversitesi'nde "Bilimde ve Sağlıkta Etik" konuşuldu
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Bölümü Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağatay Üstün tarafından verilen ve Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü'nde gerçekleştirilen konferansta etik konusu tartışıldı. Bilim ve etik başlıklarının ele alındığı konferansta Prof. Dr. Üstün, 'Etik tüm ihtişamıyla orada durur. Yapılan eylemlere karışmaz. Ancak insanlar neyin etik olup olmadığını düşünmedikleri için bir takım yanlış yollara sapar. 1997 yılında koyun klonlaması yapıldı. İsmi Dolly'ydi ve sadece 7 yıl yaşadı. Amaçları iyi et vermesiydi sadece. Bunun ne derecede etik olup olmadığı bugün dahi tartışılıyor. Etik ise doğruluğundan hiçbir zaman bir şey kaybetmez. Etik kültürlere göre değişebilir. Bu o toplumun kültürüyle değerlendirilir' dedi.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Bölümü Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağatay Üstün tarafından verilen ve Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde gerçekleştirilen konferansta etik konusu tartışıldı. Bilim ve etik başlıklarının ele alındığı konferansta Prof. Dr. Üstün, “Etik tüm ihtişamıyla orada durur. Yapılan eylemlere karışmaz. Ancak insanlar neyin etik olup olmadığını düşünmedikleri için bir takım yanlış yollara sapar. 1997 yılında koyun klonlaması yapıldı. İsmi Dolly’ydi ve sadece 7 yıl yaşadı. Amaçları iyi et vermesiydi sadece. Bunun ne derecede etik olup olmadığı bugün dahi tartışılıyor. Etik ise doğruluğundan hiçbir zaman bir şey kaybetmez. Etik kültürlere göre değişebilir. Bu o toplumun kültürüyle değerlendirilir” dedi.
Bilimin dogmatikleştiğinde etikten uzaklaşacağını kaydeden Prof. Dr. Çağatay Üstün, “Bilimde etik dediğimizde akla kültür de gelmelidir. Bilim toplumla iç içe girdiği için işin içine felsefe de girecektir. Bu yüzden bilim felsefesi ortaya çıkmıştır. Halk yani insanlar işin içindeyse kültür de oradadır. Yine de bilim dogmatik olabilir. İnsan bir takım şeylerle kafayı bozarsa bilim dogmatikleşir. Örneğin telekomünikasyon konusu dogmatikleşmeye başlamıştır. Buna rağmen bilgilenmekten kaçınıyoruz. Telekomünikasyon bize arama motorlarıyla bilgilenme şansı vermiş olabilir ancak içine ne yüklenirse onu verebilir, yani sınırlıdır. Bu bağlamda dogmatiktir. İnsan donanımlanabilir, kendini geliştirebilir. Bu kendini geliştirme aşamasında insanlar bazı enstrümanlar kullanır; insan, hayvan ve nesneler gibi. Eğer gelişim aşamasında canlı kullanılacaksa etik dahil olur. Amerika 1967 yılında Turuncu Ajan (Orange Agent) adında bir kimyevi madde üretti. Amaçları, ağaçlarda saklanan Vietnamlıları ortaya çıkartabilmek için ağaçların yapraklarını dökmekti. Diğer sonuçları göz ardı ettiler ve o bölgelerde oluşan tohumlar sakat hale geldi. Daha sonra, Amerika Vietnam’da sakat tohumları iyileştirme merkezi açtı. Bu etik bir durum mudur? Örneğin tüp bebek. Tüp bebek ortaya çıkarken ciddi bir araştırma geçirmemişti. Çalışma yapan ekip bir çiftle tanışıyor ve onlara yalnızca çocuk verme umuduyla yaklaşıyorlar. Yani o çift canlı denek haline geliyor. Çifte yeterli bilgi verilmiyor ancak sonunda tüp bebek dünyaya geliyor. Şimdi bu çalışmalar o denli ilerledi ki, özel spermler belirlenip seçiliyor” diye konuştu.