Organ bağışı oranı yüzde 25'lerin üzerine çıkamıyor
Ülkemizde her yıl 3-9 Kasım tarihleri arası 'Organ ve Doku Bağışı Haftası' olarak anılıyor. Günümüzde Türkiye'de organ bağışında yeterli bağışçının bulunamaması büyük sorun yaratıyor ve beyin ölümlerinde organ bağışı yapılma oranı yüzde 25'lerin üzerine çıkamıyor. Bunun yanı sıra organ bağışlarında karşılaşılan komplikasyonlar da organ nakli bekleyen hastalara endişeye sebep oluyor. Anatolia Geneworks Moleküler Biyoloji ve Genetik Uzmanı Dr. Ayşe Kanneci, organ bağışı hakkında konuştu.
Dr. Ayşe Kanneci, organ nakillerinin yeterli donör bulunamaması nedeniyle başarı oranının düşük kaldığı belirterek, organ nakli sonrasında sıklıkla görülen ve organda fonksiyon bozukluğu ya da organ reddine sebep olan BKV ve JCV enfeksiyonlarının doğru takip ile engellenebildiğini vurguladı. Özellikle çok sık rastlanan böbrek yetmezliği ve böbrek nakillerinde BKV-JCV yükü takibinin oldukça önemli olduğunu dikkat çeken Dr. Kanneci, gerçek zamnalı BKV-JVC’nin düzenli takibi sayesinde, transplantasyon sonrası organ kayıplarının belirgin oranda azaldığını dile getirdi.
İnsan vücudunda yer alan organların, işlevlerini geri döndürülemeyecek şekilde kaybetmesi durumunda en önemli tedavi şansının organ nakli ile devam ettiğini açıklayan Dr. Kanneci, bu hastalıkların bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık sorunlarının başında yer aldığını, ülkemizde organ nakli için ‘Sağlık Bakanlığı Bekleme Listesi’ne kayıtlı olan ve bağışlanacak bir organla hayata tutunmayı bekleyen çok fazla hasta olduğu gibi, bu sayının her geçen yıl daha da arttığını söyledi.
Öyle ki çoğunluğu böbrek nakli olmak üzere listede 31 binin üzerinde hastanın umutla bekleyişini sürdürdüğü, listede yer alan yaklaşık 24 bin kronik böbrek, 2 bin 500 karaciğer ve bin 350 kalp hastasının bağışlanacak bir organla hayata tutunmayı beklediği bilgisini veren Dr. Kanneci, bağışçı bulmanın çok zor olduğu bu döngünde yapılan organ naklinde yüzde yüz uyumun da çok kıymetli olduğuna dikkat çekti. Bu uyumun sağlanması döneminde oluşabilecek bütün komplikasyonların takip edilebilmesi için yapılan testlerin doğru ve kesin sonuçlar vermesinin ekstra öneme sahip olduğunu belirten Dr. Kanneci, yapılan birçok çalışmaya göre, BKV enfeksiyonunun böbrek transplantasyonu sonrası, greft fonksiyon bozukluğu ve organ reddi ile ilişkisi bulunduğunu açıkladı.
Dr. Kanneci açıklamalarının devamında, 3 Kasım 1975’in, Türkiye’de gerçek anlamda organ naklinin başladığı gün tarihe geçtiğini, o günden bugüne kadar bilim ve biyoteknolojide Türk Bilim insanları çok başarılı çalışmalara imza attığını ve oldukça zorlayıcı olan organ naklinde çok büyük yollar katedildiğini vurguladı. Başarılı transfer oranlarının her geçen gün daha da artarken, sebebi tam olarak saptanamayan bazı risklerin hala gündemini korumakta olduğunu aktaran Dr. Kanneci, “Bunlardan biri de BKV-JCV enfeksiyonları. Bu virüsler nakil sonrası fonksiyon bozukluğu ve organ reddine sebep olmakta. Bunun önüne geçmek için yoğun Ar-Ge çalışmaları sonucunda geliştirdiğimiz JCV- BKV Saptama Kiti, organ naklinin sonrasındaki süreçte büyük önem arz ediyor. Düzenli ve doğru yapılan JCV-BKV taramaları ve viral yük ölçümleri organ kayıplarını dikkate değer oranda azaltmaktadır” dedi.
Dr. Kanneci son olarak, organ bağışının önemine dikkat çekti ve şu ifadeleri kullandı:
“Ülkemizde 2021 yılında beyin ölümü tanısı konulan 1420 hastadan sadece 305’inde organ bağışı yapılmıştır. Uzun yıllardır kadavradan organ bağışının önemi vurgulansa da günümüzde gerçekleşen beyin ölümlerinde organ bağışı yapılma oranı yüzde 25’lerin üzerine çıkamıyor. Özellikle toplum arasında doğru bilinen yanlışlar ve inanışlar organ bağışının önündeki en büyük engel.”