Sağlıklı yaşam için kendinize iyi bakın!

Sağlıklı yaşamın yapı taşını kişinin bedenine iyi bakması oluşturuyor. Bunun yanı sıra yaşam süresi ve kalitesi birçok etkene bağlı olarak değişebiliyor. Memorial Wellness Endokrinoloji ve Metabolizma Bölümü'nden  Doç. Dr. Gökhan Özışık, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için nadir bilinen püf noktaları paylaştı.

Kaliteli ve sağlıklı yaşamın sırrı, sağlıklı beslenmek, hareketli bir hayat tarzı, egzersiz ve spor yapmak, stres yönetimi, yeterli su tüketimi, düzenli ve kaliteli uyku zincirleme bir şekilde birbirine bağlı olarak sağlıklı kalmayı sağlıyor. Güçlü bir bağışıklık sistemi, ideal kiloyu korumak, yeterli kas kütlesine sahip olmak ve dengeli hormon aktivitelerinden geçiyor. Zinde kalmak ve sağlıklı yaşamak için tüm bu ögeleri yerine getirmek gerekiyor. Doç. Dr. Gökhan Özışık ise, dengeli bir bağırsak florasının güçlü bir bağışıklığı beraberinde getireceğine dikkat çekiyor ve şu ifadeleri söylüyor:
 
“Yaşam süresi ve kalitesi birçok etkene bağlı olarak değişebilmektedir. Çevresel faktörler, genetik miras, kişinin bedenine ne kadar iyi baktığı, iklim şartları, beslenme alışkanlıkları hepsi bu etkenlerin içinde yer alır. Bütün bu etkenler bağışıklık sistemini yakından etkiler. Bağışıklık sistemi kişiyi hastalıklardan korur ve sağlıklı kalmasını sağlar. Bağışıklık hücrelerinin büyük bir kısmı bağırsaklarda bulunmaktadır. Bağırsaklarda yaşayan mikroorganizmalar ise bağırsak florasını oluşturmaktadır. Bağırsak florasının sağlıklı olması bağışıklığın da güçlü olmasını sağlamaktadır. Sağlıklı bir bağırsak florasında yararlı yani probiyotik bakteriler çoğunluktadır, belli oranda da zararlı bakteriler ve mayalar bulunur. Bağırsak florasını olumsuz etkileyen faktörlerin başında sağlıksız beslenme gelmektedir. Stres, hareketsiz yaşam, egzersiz yapmamak ya da aşırı egzersiz yapmak, hava kirliliği, yetersiz uyku ve az su tüketimi bağırsak florasını bozan etmenler arasında yer almaktadır. Bilinçsiz ilaç kullanımları özellikle antibiyotikler de bağırsak florasının dengesini bozmaktadır. Bozulan bağırsak florasında yararlı bakteriler azalarak zararlı bakteriler ve mayalar çoğalmaktadır. Bu da kişiyi hastalıklara açık hale getirmektedir. Uzun süreli flora dengesizlikleri kronik hastalıklara neden olabilmektedir.”
 
Hormonların dengesizliği beyni de etkiliyor
Hormonların bütün sistemlerin doğru çalışmasını sağladığını dile getiren Doç. Dr. Özışık, hormonların dengesizliğinin beyni de etkilediğini, sempatik ve parasempatik sinir sistemlerin insan beyninde bir otomatik pilot gibi çalıştığını aktarıyor. Bu iki sistemin hormonların kontrolünde olduğunu kaydeden Doç. Dr. Özışık, “Sempatik sistem bir gaz, parasempatik sistem ise bir fren ve yavaşlama sistemine benzetilebilir ve bir denge içinde olmaları gerekmektedir. Eğer sempatik sistem çok fazla kullanılırsa yani adrenalin, kortizon ve büyüme hormonları gibi hormonlar çok fazla kullanılırsa parasempatik sistem tarafından kullanılan seratonin, GABA (gama aminobütirik asit), endorfin gibi vücuda sakinlik, dinginlik, mutluluk veren hormonlar daha düşük kalmaktadır. Sonuçta kişi hep gergin, asabi, çabuk patlayan, öfke kontrolünde güçlük çeken, uykuya dalmakta zorlanan, sağlıklı düşünemeyen bir insan haline gelebilmektedir” diyor.
 
Doç. Dr. Özışık, kronik strese maruz kalan kadınların, menopoz döneminin daha da ağır geçtiğine dikkat çekiyor. Sürekli strese maruz kalan bir kadının özellikle menopoz dönemiyle birlikte vücutta bazı hormonlarında azalmasıyla bu dönemi zor ve ağır bir şekilde geçirebildiğini vurgulayan Doç. Dr. Özışık, menopoz döneminde artık yumurtalıkların üretemediği dişilik hormonlarını böbrek üstü bezlerin ürettiğini, maruz kalınan uzun süreli stresler boyunca sürekli kortizol üreten böbrek üstü bezlerin menopoz döneminde artık dişilik hormonu üretemez hale geldiğini ve bu durumun menopoz öncesi ve sonrasında kadınları oldukça şiddetli etkilediğini belirtiyor. Özışık, bu sebeple stresi doğru yönetmenin kadınların menopoz dönemlerini daha sağlıklı ve rahat geçirmelerine olanak sağladığını söylüyor.