Yaşamı boyunca, her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanmasının beklendiğini belirten Prof. Dr. Nilüfer Güler şunları söyledi: “Meme kanseri erken tanı imkanı olan bir kanserdir. Bu nedenle tüm kadınların erken tanı ve tarama programlarına katılmaları, kendi memelerini tanımaları, bu konudaki farkındalığın artması çok önemli. Meme kanseri, hastalığın yaygınlığına göre 0'dan 4'e kadar dört farklı evrede değerlendirilir. Evre 0, in situ kanser dediğimiz evredir. Bu evrede metastaz riski %1'den azdır. Evre 1 ve 2 erken evre meme kanseri, evre 3 lokal ileri meme kanseri, evre 4 ise metastatik meme kanseri olarak adlandırılır. Metastatik evrede kanser hücreleri, meme dışında başka organlara yayılır. Memedeki kanserli hücreler lenf damarları ve kan damarları yoluyla başta kemik, akciğer, karaciğer, daha az olasılıkla beyin olmak üzere başka organlara metastaz yapabilirler. Daha nadir görülen metastaz bölgeleri akciğer zarı, karın zarı, kalp zarı, beyin zarları; çok daha nadir olarak sindirim sistemi, yumurtalıklar, idrar torbası olabilmektedir. Hastaların hastalığın yerine göre yakınmaları vardır: Kemik metastazlarında kemik ağrıları; beyin metastazlarında baş ağrısı, baş dönmesi, akciğer metastazlarında nefes darlığı, öksürük; karaciğer metastazlarında karın ağrısı gibi. Düzenli takipte olan hastaların hiçbir yakınması olmayabilir, yapılan muayene ve tetkikler sonucunda ortaya çıkabilir.”
Tedavide yakınmaları azaltmak, yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini yüksek tutmak hedeflenmeli
Prof. Dr. Nilüfer Güler metastatik meme kanserindeki tedavi seçeneklerini şöyle özetledi: “Seçenekler arasında cerrahi (özellikle tek organ, sınırlı metastazlar), radyoterapi (beyin, kemik gibi organlara metastaz) ve sistemik tedaviler vardır. Sistemik tedaviler içinde hormonal tedaviler, kemoterapi ve biyolojik tedaviler yer alır. Radyofrekans ablasyon, radyoembolizasyon, kemoembolizasyon gibi lokal tedavi uygulamaları da tümörün yerine göre önerdiğimiz tedavi seçenekleri arasındadır. Metastatik meme kanserinde uygulanan tedaviler, hastalığın verdiği cevaba göre hastalık bulgularında azalma ve artmalarla seyreder. Tedavi seçimi hastanın yaşı, menopoz durumu, genel durumu, ek sağlık sorunları, istekleri, sosyo-ekonomik durumu ve en önemlisi tümör özellikleri ve metastazın olduğu bölgeler ve tümör yüküne göre belirlenir. Tedavinin amacı hastalığa bağlı yakınmaları azaltmak, yaşam süresini uzatabilmek ve bunları amaçlarken de yaşam kalitesini maksimumda tutabilmektir. Pek çok hastamız tedaviyle birlikte normal günlük aktivitelerine, çalışmalarına devam edebilmektedir. Uygulanan tedavilere cevap alınıp alınmadığı belli aralıklarla yapılan öykü, fizik inceleme, laboratuvar testleri ve gerekli görülen radyolojik tetkiklerle anlaşılır.”
Her Sekiz Kadından Biri Meme Kanseri Tehdidi Altında
Yaşamı boyunca, her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanmasının beklendiğini belirten Prof. Dr. Nilüfer Güler şunları söyledi: “Meme kanseri erken tanı imkanı olan bir kanserdir. Bu nedenle tüm kadınların erken tanı ve tarama programlarına katılmaları, kendi memelerini tanımaları, bu konudaki farkındalığın artması çok önemli. Meme kanseri, hastalığın yaygınlığına göre 0'dan 4'e kadar dört farklı evrede değerlendirilir. Evre 0, in situ kanser dediğimiz evredir. Bu evrede metastaz riski %1'den azdır. Evre 1 ve 2 erken evre meme kanseri, evre 3 lokal ileri meme kanseri, evre 4 ise metastatik meme kanseri olarak adlandırılır. Metastatik evrede kanser hücreleri, meme dışında başka organlara yayılır. Memedeki kanserli hücreler lenf damarları ve kan damarları yoluyla başta kemik, akciğer, karaciğer, daha az olasılıkla beyin olmak üzere başka organlara metastaz yapabilirler. Daha nadir görülen metastaz bölgeleri akciğer zarı, karın zarı, kalp zarı, beyin zarları; çok daha nadir olarak sindirim sistemi, yumurtalıklar, idrar torbası olabilmektedir. Hastaların hastalığın yerine göre yakınmaları vardır: Kemik metastazlarında kemik ağrıları; beyin metastazlarında baş ağrısı, baş dönmesi, akciğer metastazlarında nefes darlığı, öksürük; karaciğer metastazlarında karın ağrısı gibi. Düzenli takipte olan hastaların hiçbir yakınması olmayabilir, yapılan muayene ve tetkikler sonucunda ortaya çıkabilir.”
07 Kasım 2017 - 13:58
YORUMLAR