Koronavirüs ile mücadele tüm dünyada hız kesmeden devam ediyor. Bir yandan aşılama uygulamaları artarken bir yandan da vakaların seyrine göre kısıtlamalar hafifletiliyor. Uzun süredir hayatımızda yer alan bu hastalık, sadece virüsün enfekte olduğu kişiyi değil hemen hemen herkesi etkiliyor. Bu durum yapılan araştırmalarla da net bir şekilde gözler önüne seriliyor. Nitekim The Lancet'ta yayımlanan rapora göre, 2020 yılında dünya genelinde salgın ile bağlantılı olarak 52 milyon kişinin depresyon, 76 milyon kişinin de kaygı bozukluğu olarak da adlandırılan anksiyete geçirdiği tahmin ediliyor.
Kaygılar Korkularımızın Daha Az Dozudur
Çağın getirdikleri ve sosyo- ekonomik şartlardan dolayı zaten zor bir süreç yaşadığımızı dile getiren Bilinçaltı Uzmanı Lily Lale Yılmaz, “ Bir de bu duruma kişilerin yaşamını tehdit eden koronavirüs süreci eklenince korkularımız daha da arttı. İnsanlar bu dönemde daha çok yalnızlaştı ve öze dönüş derinden hissedildi. Tüm bunlar kişide birer yük oluştururken bu duygu durumu ruhsal sorunlar ile kendini dışa vurdu. Kaygı dediğimizde korkunun daha az dozu aklımıza gelir. Bu duygular bilinçaltında oluşuyor ve orada yaşıyor. Dolayısıyla korktuğumuzda bilinçaltımızdaki korkular tetiklenirken daha az olan korkularımız artık bizi yönetmeye başlıyor. Burada iyi yönde bir yönetimden bahsetmiyoruz. Korkan insan hata yapar, yavaş yavaş hayattan kopar. Dışa verilecek tepkiler korkunun cinsiyle ilgilidir. Evet, bilinçaltımızdaki korkuların beslenmesi ve büyümesi durumunda onların bizi yönetmesi ki bu çok yanlış bir olaydır. Mesela çok korkan bir insan evden dışarı çıkamamaya başlar. Dışarı çıkamaması demek dışarıdaki akışı kaçırması demek. Bizler sosyal varlıklarız, ev içinde doğup büyüyüp yaşamak için yaratılmadık. Toplumdan uzaklaşan insanlarda da bir takım ruhsal sağlık sıkıntıları görülebilir. Bu durumun çözümü ise yine bilinçaltımızda yer alıyor” ifadelerini kullandı.
YORUMLAR